ESER SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİNDE YASADA VE UYGULAMADA GEÇMİŞE ETKİ İLE BAĞDAŞMAYAN SONA ERME HALLERİ

Mustafa Berkant GÜNİNDİ

 

1-    Giriş

 

Tarafların eser sözleşmesinden dönme ve fesih hakları vardır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile yeni bir terminoloji olarak, eser sözleşmesinin sona ermesinin geçmişe etkili olması halinde dönme, ileriye etkili olması halinde fesih terimleri kullanılmıştır.  Aslında ani edimli bir sözleşme olan eser sözleşmesinde, dönme esastır. Dönme geçmişe etkilidir ve sözleşme kurulduğu andan itibaren ortadan kalkmış gibi olur. Bu durumda yüklenici, yaptığı kısım var ise bunun için bedel isteyemez ve bir şey almış ise iade eder. İş sahibi ise, varsa kullanılmaya veya tamamlanmaya elverişli işler karşılığı işçilik ve malzeme değeri gibi yapım masraflarını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre yükleniciye öder. Sözleşme fesih ile sona ermişse, sona ermenin etkileri ileriye dönüktür. Bu durumda, varsa yapılmış işlerin sözleşmedeki bedele olan oranı, bu işler kullanılmaya veya tamamlanmaya elverişli olmasa dahi karşı tarafa ödenir. İkinci olarak sözleşmenin bu şekilde sona ermesi nedeniyle karşı tarafın uğramış olduğu zarar tazmin edilmelidir. İşin tamamının yapılmamış olması nedeniyle yoksun kalınan kazanç kaybı bu kapsamdadır. Ödev çalışmamızın konusu, eser sözleşmesinin feshi, diğer bir deyişle ileriye etkili bir şekilde sona erme halleridir. Çalışmada, tarafların tek taraflı irade beyanı ile fesih haklarını kullanarak eser sözleşmesinin sona ermesi hallerinin yanı sıra kanundan kaynaklanan ve fakat sonuçları bakımından etkileri ileriye dönük olan sona erme halleri incelenmeye çalışılmıştır. Son olarak, tarafların anlaşarak (ikale) ile sözleşmeyi sona erdirmeleri halinde sonucun ileriye etkili olabilecek hali üzerinde de kısaca durulmuştur.

 

  

2-    İş sahibinin gerekçesiz (tazminat karşılığı) sözleşmeyi fesih hakkı:

 

TBK m.484’te düzenlenmiştir. “Tazminat karşılığı fesih” başlıklı maddeye göre “İş sahibi, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmın karşılığını ödemek ve yüklenicinin bütün zararlarını gidermek koşuluyla sözleşmeyi feshedebilir.” 

Maddedeki “… yapılmış olan kısmın karşılığını ödemek …” kaydı, sözleşmenin geçmişe değil ileriye etkili bir şekilde sona erdiğini göstermektedir. Ayrıca maddedeki hükümden, iş sahibinin hiçbir gerekçe göstermeksizin hatta keyfi olarak sözleşmeyi sona erdirebileceği anlaşılmaktadır. Bu iki husus, diğer sözleşmeden dönme hükümlerine göre olan farklılıklardır. Eser sözleşmesinin çoğu zaman uzun bir sürece yayılması nedeniyle işin niteliğinde, durum ve şartlarda değişikliklerin meydana gelebilmesi, taraflar arasındaki güven ilişkisinin bozulması, ayrıca herhangi bir sebep olmasa dahi iş sahibinin aynı yüklenici ile çalışmak zorunda bırakılamayacağı gibi nedenlerle böyle bir yasal düzenleme yapılmıştır. Ancak iş sahibi, bu maddeye göre sözleşmeyi fesih hakkını kullanırken, fesih nedeniyle yüklenicinin uğradığı tüm zararları gidermek ve yapılan kısmın bedelini ödemek zorundadır. Fakat bu zorunluluk, fesih hakkının kullanılması için öngörülmüş bir şart olmayıp fesih hakkı kullanıldıktan sonra ortaya çıkan bir sonuçtur.

Maddedeki açık ifadeye göre bu şekildeki fesih hakkı sadece iş sahibine verilmiştir. Yüklenici, eseri meydana getirmek istemezse borçlunun temerrüdü hükümleri uygulanır.

TBK m.484’e göre sözleşme tamamen değil kısmen de feshedilebilir. Ayrıca bu hüküm emredici nitelikte olmayıp taraflarca aksi kararlaştırılabilir.  

TBK m.484’e göre fesih hakkı kullanılması içi eser tamamlanmamış olmalıdır. Yani yüklenici, eserle ilgili tüm edimlerini yerine getirmişse artık bu madde hükmüne dayanılarak sözleşme feshedilemez. Dolayısıyla yüklenici edime hiç başlamamış ya da edim devam ederken iş sahibi tarafından bu fesih hakkı kullanılabilir.

İş sahibi, haklı bir sebebe dayandığını iddia ederek eser sözleşmesini feshetmişse ve fakat sonradan ileri sürülen bu sebebin haklı olmadığı ortaya çıkmışsa, iş sahibinin TBK m.484’e göre fesihte bulunmuş sayıldığı doğrudan kabul edilmemelidir. İş sahibi, fesih esnasında haklı olmadığını bilmiyor veya bilmesi gerekmiyorsa, sözleşme hiç feshedilmemiş gibi devam etmeli, ancak gecikmeden doğan zararlar iş sahibince karşılanmalıdır.

         Fesih beyanı herhangi bir şekle tabi tutulmamıştır. İş sahibinin fesih beyanı, yüklenicinin hakimiyet alanına ulaştığı anda hüküm ve sonuçlarını doğurarak sözleşmeyi ileriye (geleceğe) etkili olarak sona erdirir. Bu şekilde sözleşmenin sona ermesiyle iş sahibi, yüklenicinin bütün zararını -madde gerekçesindeki ifadeye göre- yüklenicinin ifaya olan menfaati yani olumlu zararını gidermekle yükümlüdür. Buna göre ilk olarak eğer sözleşme kapsamında yapılmış işler varsa, sözleşme bedeli bu oranda, yani tüm sözleşme bedeli değil yapılan kısmın tüm sözleşme bedeline orantılı karşılığı ödenecektir. Bu ödeme ancak iş yapılmaya başlanmışsa söz konusu olur. İkinci olarak yüklenicinin uğradığı tüm zarar tazmin edilmelidir. Buradaki zarar olumlu (müspet) zarardır. Yüklenici işin tamamını bitirse idi hangi ekonomik durumda olacaksa, diğer bir ifadeyle bu iş nedeniyle elde edeceği kazancı iş sahibinden tazminat olarak isteyebilir. Bu tazminat yükümlülüğü, iş sahibinin kusuruna bağlı değildir. Ayrıca yüklenicinin kusuru ileri sürülerek tazminattan indirim istenemez. Zira yüklenicinin kusurunun varlığı halinde kural olarak TBK m.484 uygulama alanı bulamayacaktır. Tazminat alacağının muacceliyet tarihi, fesih beyanı yüklenicinin hakimiyet alanına ulaştığı andır.        

 

 

3-    İş sahibinin arsasında yapılan inşaatlarda, yaklaşık bedelinin aşırı aşılması sebebiyle iş sahibinin sözleşmeyi fesih hakkı:

 

Bu fesih hakkı TBK m.482/2’de düzenlenmiştir. Eser sözleşmesinin sona ermesi hallerini düzenleyen maddelerden biri olan ve “yaklaşık bedelin aşılması” başlıklı 482. maddenin ilk fıkrası uyarınca, başlangıçta yaklaşık olarak belirlenen bedelin, iş sahibinin kusuru olmaksızın aşırı ölçüde aşılacağı anlaşılırsa, iş sahibi, eser henüz tamamlanmadan veya tamamlandıktan sonra sözleşmeden dönebilir”. Bu fıkradaki düzenleme iş sahibinin sözleşmeden dönme halidir. Konumuzu ilgilendiren 2. fıkraya göre ise “Eser, iş sahibinin arsası üzerine yapılıyorsa iş sahibi, bedelden uygun bir miktarın indirilmesini isteyebileceği gibi, eser henüz tamamlanmamışsa, yükleniciyi işi devamdan alıkoyarak, tamamlanan kısım için hakkaniyete uygun bir bedel ödemek suretiyle sözleşmeyi feshedebilir.” Buna göre ilk fıkradaki kuralların yanında iş sahibinin arsasına yapılan bir eser söz konusuysa ve bu eser henüz bitmemişse iş sahibi sözleşmeyi sona erdirebilir. Bu durumda iş sahibi, yüklenici tarafından tamamlanan kısım için hakkaniyete uygun bir bedel ödemek zorundadır. Burada iş sahibine tanınan fesih hakkı, niteliği itibariyle ileriye dönüktür. Fıkrada dönme terimi yerine fesih teriminin kullanılması da bunu gösterir.  Hakkaniyete uygun bir bedelden anlaşılması gereken, eserin tamamlanmış kısmı için iş sahibinin sebepsiz zenginleştiği tutar değil eserin tamamlanmış kısımlarının tutarı ile yapılan masrafların toplam tutarıdır. Ancak iş sahibi, eserin tamamlanmış kısmının kullanıma elverişli olmadığı gerekçesiyle buna uygun bir bedel ödemekten kaçınabilir. Bu hususları belirlemede hâkime geniş bir takdir hakkı tanınmıştır.  TBK m.482/2 hükmü, iş sahibinin arsasının yanında kıyasen üçüncü kişilerin arsasına yapılan eserlerde de uygulama alanı bulabilir. 

 

 

4-    Götürü bedelli işlerde masrafların bedeli çok aşması halinde sözleşmenin yüklenici tarafından fesih hakkı:

 

Bu fesih hakkı TBK m.480’de düzenlenmiş ve ağır şartlara bağlanmıştır. Eser sözleşmesinde iş sahibinin götürü bedel ödeyeceği kararlaştırılmış, ancak sözleşmenin yapılmasından sonra öngörülemeyen yeni olgular nedeniyle bu bedelle işin yapılması çok zorlaşmışsa, hâkimden sözleşmeye müdahale etmesi ve sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması istenebilir.  Bu mümkün olmaz veya karşı taraftan beklenemezse hâkim tarafından sözleşmeden dönme veya dürüstlük kuralı gerektiriyorsa sözleşmenin feshine karar verilebilir. Öğretide, buradaki dönme ve fesih hakkının kullanılması için hâkimden bir talepte bulunmaya yani dava açmaya gerek olmadığı, yüklenicinin tek taraflı irade beyanı ile dönme veya feshin gerçekleşebileceği belirtilmektedir. TBK m.480/2 son cümlede düzenlenen fesih hali de sözleşmeyi geleceğe (ileriye) etkili olarak sona erdirir.

 

 

5-    Temerrüt halinde ileriye etkili fesih halleri:

 

Eser sözleşmelerinde borçlu temerrüdü üzerine alacaklı tarafından sözleşmeden dönülmesi TBK m.125/3’e göre geçmişe etkili kabul edilmişken, bir eser sözleşmesi niteliğindeki inşaat sözleşmelerinde, inşaatın çoğu bitmiş iken borçlunun temerrüdü halinde iş sahibi tarafından sözleşmeden dönmeyi ileriye etkili sayan Yargıtay’ın görüşü bulunmaktadır. Bu görüşün hukuki dayanağı, eser sözleşmelerinin ani edimli olmasının yanında sürekli sözleşme özelliği de taşıması nedeniyle ani–sürekli karması bir sözleşme olduğudur. Bu görüşte, inşaatın çoğu bitmiş haldeyken iş sahibi tarafından temerrüt nedeniyle sözleşmeden dönülmesinin sadece geçmişe etkili olmasının adaletsiz sonuçlar doğuracağı kabul edilmiştir. Ancak öğretide, inşaat sözleşmelerinin ani–sürekli karması değil sadece ani edimli sözleşmeler olduğu, inşaat uzun sürse dahi ve hatta ayıplı bile olsa tamamlandığı anda sözleşmenin ifa edilmiş sayılacağı, kısmi ifanın söz konusu olamayacağı, bu nedenle Yargıtay’ın görüşünün yerinde olmadığı belirtilmektedir. Aksi yöndeki bu görüşe göre yüklenici, inşaatın ne kadar çoğunu bitirmiş olursa olsun işi tamamlamamıştır ve özellikle kusursuzluğunu ispatlayamadığı halde iş sahibi karşısında bu kadar korunamaz. Yoksa üstlendiği işi istediği düzeyde bırakan yüklenicinin o düzeyde bedeli alıp gitme hakkına sahip olması gibi adaletsiz bir sonuç ortaya çıkacacağı belirtilmektedir.

Yargıtay’ın görüşü, yüklenicinin temerrüde düşmesi halinde iş sahibinin sözleşmeden dönmesine ilişkin olmakla birlikte, inşaatın çoğu bitmiş olmak şartıyla aynı durum, iş sahibinin temerrüde düşmesi halinde yüklenicinin sözleşmeden dönmesinde de uygulanmalıdır. Yani bedel ödemede temerrüt halinde, işin çoğu tamamlanmış iken yüklenici tarafından sözleşmeden dönülürse MK m.2’de düzenlenen dürüstlük kuralı gereği eser sözleşmesi geleceğe (ileriye) etkili şekilde feshedilmiş sayılmalıdır.

 

 

6-    İş sahibi yüzünden ifanın imkansızlaşması:

 

         TBK m.485’te düzenlenmiştir. Maddeye göre eserin tamamlanması, iş sahibi ile ilgili beklenmedik bir olay dolayısıyla imkansızlaşırsa, yüklenici, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerini isteyebilir. Sözleşme yapıldıktan sonra iş sahibi ile ilgili objektif bir imkânsızlık ortaya çıkmışsa ve bu imkânsızlık sürekli ise, ayrıca imkansızlığa neden olan olay beklenmedik yani iş sahibine yükletilemeyen nitelikte ise ifa imkansızlığı nedeniyle sözleşme, bir irade beyanına ihtiyaç duymadan kendiliğinden son bulur. Bu şekilde sözleşmenin son bulması hali ileriye etkilidir. Maddenin ikinci fıkrasında düzenlendiği şekilde eğer iş sahibinin kusuru nedeniyle imkânsızlık ortaya çıkmışsa, yüklenicinin olumlu zararı da karşılanmalıdır.

 

 

7-    Yüklenicinin ölümü veya eseri tamamlama yeteneği kaybetmiş olması:

 

         TBK m.486’da ifa imkansızlığı olarak yüklenicinin ölümü ya da eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi halleri düzenlenmiştir. Yüklenici gerçek kişi ise ve ölmüşse sözleşme sona erer. Gaiplik kararı da aynı sonucu doğurur. Tüzel kişi yüklenici bakımından ise tüzel kişiliğin sona ermesi sözleşmeyi sona erdirir. Aynı şekilde, yüklenicinin ölüm dışında herhangi bir sebeple eseri tamamlama yeteneği kaybolursa da sözleşme sona erer. Bu hallerde sözleşmenin sona ermesi ifa imkansızlığı nedenine dayanmaktadır ve madde hükmünün uygulanabilmesi için yüklenicinin kusursuz olması aranır. Her iki durumda da eser sözleşmesi ileriye etkili olarak sona erer. Yüklenici borçtan kurtulur ve iş sahibinin uğramış olduğu zararı tazmin etmek zorunda kalmaz. İş sahibi de teslim almadığı eserin bedelini ödemek zorunda kalmaz. Eserin bir kısmı yapılmış ve bu kısım kullanılabilir nitelikte ise iş sahibi bu kısmı kabul etmeye ve sözleşmeye göre orantılı bedelini yükleniciye veya ölüm halinde mirasçılarına ödemek zorundadır.

 

 

8-    Sözleşmenin ikale anlaşması ile sona ermesi:

 

         Tarafların anlaşarak aralarındaki sözleşmeyi sona erdirmelerine ikale denilmektedir. İkale kanunda düzenlenmemiş olup sözleşme serbestisinden kaynaklanır. İkale anlaşması şekil şartına bağlı değildir. Eser sözleşmesinde işin bir kısmı tamamlanmış iken ikale anlaşması yapılması halinde, yapılan kısmı kullanmak ya da bu kısım üzerinden işi tamamlamak mümkün ise ve aksinin kararlaştırıldığı ispatlanmamışsa, ikalenin ileriye etkili olduğu kabul edilmelidir.