MEDENİ HUKUKTA İSTİNAF İNCELEMESİ
SONUNDA VERİLEBİLECEK KARARLAR
Yazar: Mustafa Berkant GÜNİNDİ
GİRİŞ
Arapça kökenli istinaf kelimesi, bir işe yeniden başlamak, yeniden ele almak anlamındadır[1]. İstinaf incelemesi uygulaması, Türk hukuk sisteminde 20.07.2016 tarihinden itibaren başlamıştır. Bu tarihten sonra ilk derece mahkemesinin kesin olmayan kararları hakkında doğrudan Yargıtay’a temyiz başvurusu yapılmadan öncelikle istinaf yoluna başvuru yapılacaktır. İstinaf mahkemesi Yargıtay’dan farklı olarak hukuki incelemenin yanında maddi vakıa incelemesi de yapabilir. İstinaf mahkemesi yapacağı inceleme ile yeniden bir tahkikat yaparak hukuka aykırı bulduğu ilk derece mahkemesi kararı hakkında, kararın kaldırılmasına karar verilebilecektir. Halbuki Yargıtay, hukuka aykırı ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermektedir. Bu şekilde istinaf mahkemesi ve Yargıtay tarafından verilen kararlardaki farklılıklar, iki kanun yolu arasındaki en önemli farkları oluşturur. Türk hukuk sisteminde halen yeni sayılabilecek istinaf müessesinde, istinaf mahkemesince verilebilecek kararların çeşitleri, nitelikleri ve sonuçlarının tam ve doğru anlaşılması, uygulamadaki sorunların da ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır. Bu çalışmada da istinaf incelemesi sonucunda hangi kararların verilebileceği incelenmeye çalışılmıştır. Öncelikle genel olarak istinaf incelemesi üzerinde durulduktan sonra istinaf incelemesinin ön inceleme aşaması sonucunda verilebilecek kararlar anlatılmaya çalışılmıştır. Daha sonra, ön inceleme aşamasında bir eksiklik bulunmadığı takdirde geçilen asıl inceleme süreci sonunda verilebilecek kararlar anlatılmaya çalışılmış ve son bölümde ise yargılamayı sona erdiren feragat, kabul ve sulh şeklindeki taraf işlemlerinin istinaf aşamasında yapılmasında halinde verilebilecek kararlar üzerinde durulmuştur.
1. GENEL OLARAK İSTİNAF İNCELEMESİ
İstinaf kanun yoluna başvuru üzerine karşılıklı dilekçelerin verilmesinden sonra kararı veren mahkeme, dava dosyasını ilgili istinaf mahkemesi hukuk dairesine gönderir ve bu şekilde istinaf incelemesi başlar. İstinaf incelemesi, istinaf mahkemesi olan bölge adliye mahkemesi tarafından yapılır[2]. Bu mahkeme tarafından yapılacak inceleme, davanın özelliğine göre heyetçe veya daire başkanı tarafından görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır (5235 sy. Kanun m.39/1, HMK m.354/1). İstinaf mahkemesi toplu mahkeme olduğun esas hakkındaki karar heyetçe oy birliğiyle veya oy çokluğuyla verilir (HMK m.296/2). Dolayısıyla naip üyenin tek başına esas hakkında bir karar verme yetkisi yoktur. Hukuk Muhakemesi Kanunu m.354/1’e göre naip üye görevlendirilmesi halinde bu üyenin, dosyayla ilgili tahkikat işlemlerini yapması, rapor hazırlaması, heyete bilgi vermesi gerekir. Naip üye bu tahkikat işlemlerinin yürütülmesi amacıyla gerekli kararları alıp işlemleri yapabilir[3]. İstinaf incelemesi sırasında gerekli durumlarda başka bir bölge adliye mahkemesi ya da ilk derece mahkemesi istinabe edilebilir (HMK m.354/2). İstinaf mahkemesi tarafından; keşif, bilirkişi incelemesi, tanık dinlenilmesi gibi mahallînde yapılması gereken işlemler, kendi yargı çevresinde değilse o yer istinaf mahkemesi ya da ilk derece mahkemesi, kendi yargı çevresinde olup başka bir ildeki işlemler için ise o yer ilk derece mahkemesi istinabe edilmek suretiyle yapılabilir[4]. İstinaf incelemesi, ön inceleme (HMK m.352) ve asıl inceleme olarak ikiye ayrılır.
2. ÖN İNCELEME SONUCUNDA VERİLEBİLECEK KARARLAR
Bölge adliye mahkemesinde, istinaf başvurusu hakkında asıl incelemeden önce bir ön inceleme yapılır ve ön incelemede esas inceleme yapmaya engel bir eksikliğin olup olmadığı incelenir[5]. Ön inceleme sonunda bir eksiklik bulunmaz ise dosya esas bakımından olan incelemeye alınır (HMK m.352/3). İsim benzerliği olsa da ilk derece yargılamasındaki ön inceleme (HMK m.137) ile istinaf incelemesindeki ön inceleme amaç ve yapılan işlemler bakımından birbirinden farklıdır[6].
Hukuk Muhakemesi Kanunu m.352/1’de ön inceleme aşamasında dikkate alınacak hususlar düzenlemiştir. Bu şekilde dosya üzerinde yapılacak bir ön inceleme ile kolaylıkla tespit edilebilecek bazı temel eksikliklerin varlığı halinde derhal bir karar verilerek davanın uzamasının önüne geçilmek istenmiştir[7]. Ön incelemede incelenen konular, tarafların menfaatlerinden öte kamu düzeniyle ilgilidir ve re’sen incelenmesi gerekir[8]. Dolayısıyla ön inceleme aşamasında gözden kaçabilecek veya hatalı karar verilen hususlar hakkında istinafın sonraki aşamalarında da karar verilebilir[9]
Hukuk Muhakemesi Kanunu m.352/1-a’ya göre ön incelemede; istinaf incelemesinin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olup olmadığı incelenir. İstinaf mahkemesinin yetkisi kesin yetki olduğun için re’sen yetki incelemesi yapılır ve istinaf mahkemesinin yetkili olduğu görülürse ön inceleme devam eder[10]. Daha sonra incelemenin, istinaf mahkemesinin başka bir dairesi tarafından yapılması gerekip gerekmediği, istinaf edilen ilk derece mahkemesinin kararının kesin olup olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapılıp yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilip getirilmediği, istinaf başvurusu sebeplerinin veya gerekçesinin gösterilip gösterilmediği hususları incelenir. Bu inceleme dosya üzerinden yapılır ve inceleme sonunda gerekli karar verilir (HMK m.352/1). Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 352. maddesinin 1. fıkrasında “gerekli karar verilir” şeklinde genel bir ifade kullanılmış olsa da her bir durum için ayrı değerlendirme yapılmalıdır[11]. Ön incelemenin hangi sıra ile yapılacağı kanunda belirtilmemiş olmakla kanunda yazılan sırasının takip edilmesi hem mantığa hem hukuk kurallarına uygun düşmektedir[12].
Kararı veren ilk derece mahkemesi, istinaf dilekçesinde gösterilen daire ile bağlı kalınmaksızın dosyayı ilgili bölge adliye mahkemesine gönderir (HMK m.343/4). Esasen istinaf dilekçesinde, dosyanın bölge adliye mahkemesinin kaçıncı dairesine gönderileceğinin yazılmasına gerek yoktur. Zira Hukuk Muhakemesi Kanun m.342/2’de istinaf yoluna başvuru dilekçesinde bulunması gereken hususlar arasında bölge adliye mahkemesinin daire numarasının yazılması gerektiği belirtilmemiştir. Ayrıca istinaf incelemesinin hangi daire tarafından yapılacağı, hangi dairenin hangi işe bakacağı belli değildir. Daireler arasındaki iş bölümü her bölge adliye mahkemesinin kendi iç işleyişiyle ilgilidir[13] ve tarafların bunu bilmeleri gerekmez[14]. İstinaf mahkemesi, ön inceleme aşamasında iş bölümünü kendiliğinden dikkate alır ve dosya incelemesinin başka bir dairenin iş alanına girdiği kanısına varırsa, başvurunun reddine değil dosyanın ilgili hukuk dairesine gönderilmesine karar verir (HMK m.352/1-a). Burada verilen karar “gönderme kararı”dır. Bu karar bağlayıcı olmayıp dosyanın gönderildiği istinaf mahkemesi de dosyanın kendi iş alanına girmediğine karar verebilir[15]. Bu durumda bölge adliye mahkemesi başkanlar kurulu tarafından daireler arasında çıkan iş bölümü uyuşmazlığı karara bağlanır (5235 say. Kanun m.35).
İstinaf başvurusuna konu kararı veren ilk derece mahkemesi, dosyayı kendi yargı çevresindeki bölge adliye mahkemesine göndermelidir. Önüne dosya gelen istinaf mahkemesi ise yetkili olup olmadığını ön inceleme aşamasında kendiliğinden inceler. Zira burada bir kesin yetki söz konusudur[16]. İstinaf mahkemesi eğer yetkisiz olduğuna karar verirse istinaf başvurusunun reddi kararı değil iş bölümünde olduğu gibi “gönderme kararı” verir[17]. Dosyanın yetkili istinaf mahkemesine gönderilmesi şeklindeki gönderme kararını içeren yetkisizlik kararı kesindir (HMK m.353/a-3).
Hukuk Muhakemesi Kanunu m.341’de “istinaf yoluna başvurulabilen kararlar” düzenlenmiş olup 2. fıkraya göre “Miktar veya değeri üç bin Türk lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” Söz konusu bu istinaf sınırı her yıl değişmekte olup 2021 yılı için İcra Hukuk Mahkemelerinde 13.740 TL, diğer hukuk mahkemelerinde 5.880 TL’dir (İİK ek madde 1, HMK ek madde 1). Dolayısıyla miktar ve değeri, kanunda düzenlenen parasal sınırı geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları kesindir. Kesin olan bir karara ilişkin istinaf yoluna başvurulmuşsa, ilk derece mahkemesi tarafından bir değerlendirme yapılarak istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekir (HMK m.346). Buna rağmen ilk derece mahkemesince, örneğin gözden kaçması veya parasal değerin yanlış değerlendirilmesi nedeniyle istinaf dilekçesinin reddine karar verilmeden dosya bölge adliye mahkemesine gönderilirse, istinaf mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi kararının kesin olması yani istinafa başvurusu mümkün olmayan bir karar söz konusu olması nedeniyle Hukuk Muhakemesi Kanunu m.346/1’den hareketle istinaf dilekçesinin reddine karar verilmelidir[18].
Hukukumuzda, istinaf yoluna başvurmak için gerekli süreler açıkça düzenlenmiştir[19]. Bu süreler kesin ve hak düşürücü niteliktedir (HMK m.94). Taraflar anlaşarak bu süreyi değiştiremezler ve nihai kararın süresi içinde istinaf edilmemesi halinde karar (şekli anlamda) kesinleşir[20]. Süresi içinde istinaf başvurusu yapılmaması halinde, kararı veren ilk derece mahkemesi tarafından bir değerlendirme yapılarak “istinaf dilekçesinin reddi” kararı vermesi gerekir (HMK m.346). Ancak bu karar verilmeden dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ise bölge adliye mahkemesi tarafından yapılacak ön incelemede, başvurusu süresi geçmiş bir kararın söz konusu olduğu tespit edilmişse Hukuk Muhakemesi Kanunu m.346/1’den hareketle istinaf dilekçesinin reddine karar verilmelidir[21] .
Hukuk Muhakemesi Kanunu m.352/1-ç hükmüne göre “başvuru şartlarının yerine getirilmemesi” hususu da ön inceleme aşamasında incelenecektir. Ancak hüküm kapsamına hangi hususların girdiğine değinilmemiştir. Öğretide, “ön inceleme için sayılan diğer hususlar dışında kalan, ancak asıl istinaf incelemesine geçilebilmesi için gerekli olan şartların istinafa başvuru şartı olarak değerlendirilmesi gerektiği” belirtilmiştir[22]. Bunları; istinaf dilekçesinin gerekli asgari unsurlara sahip olması (HMK m.342/3 gereği istinafa başvuru dilekçesinde yer alması gereken zorunlu unsurlar), istinaf yoluna başvurmada hukuki menfaat bulunması hususları olarak gösterebiliriz[23]. İstinaf mahkemesi, ön inceleme aşamasında inceleyeceği bu hususlarla ilgili asgari başvuru şartlarının yerine getirilmediğini değerlendirirse istinaf başvurusunun reddine karar verecektir[24].
İstinaf yoluna başvuran, başvuru sebeplerini gerekçeleri ile birlikte dilekçesinde belirtmelidir (HMK m.342/2-e). Ayrıca Hukuk Muhakemesi Kanunu m.355’te “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır” hükmü mevcuttur. Yani istinaf mahkemesi kural olarak[25], ileri sürülmeyen istinaf sebeplerini incelemeyecektir. İstinaf mahkemesi, istinafa başvuru dilekçesinde, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin gösterilip gösterilmediğini ön inceleme aşamasında inceleyecektir. Eğer bunlar gösterilmemişse ve ilk derece mahkemesi kararında kamu düzeninde aykırılık da söz konusu değilse istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekir[26]. Ancak burada, istinaf mahkemesinin, kamu düzenine aykırılık olgusunu ön inceleme aşamasında tespit edip edemeyeceği hususu önem arz etmektedir. Zira kamu düzenine aykırı bir durumun ancak esas incelemeyle birlikte ortaya çıkabileceği düşünülebilir[27]. Dolayısıyla istinaf incelemesinin ön inceleme aşamasında, istinaf sebep ve gerekçelerinin gösterilmediği anlaşılsa dahi istinaf dilekçesinin asgari unsurları taşıması halinde istinaf dilekçesinin reddine karar verilmeyecek ve kamu düzeni bakımından gerekli incelemeyi yapma zorunluluğu olacaktır[28]. Bunun neticesi olarak, kamu düzeni yönünden esasa ilişkin bir inceleme yapan istinaf mahkemesi artık usulden ret olan “istinaf dilekçesinin reddi” kararı değil, kamu düzenine aykırılığın var olup olmamasına göre esastan bir karar verecektir[29].
İstinaf yoluna başvuru için gerekli harç ve giderler hiç yatırılmadan ya da eksik yatırıldıktan sonra dosya bölge adliye mahkemesi önüne gelmişse, bölge adliye mahkemesi tarafından bunların tamamlanması için bir haftalık kesin süre verilecek, tamamlanmazsa istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilecektir. Eğer ilk derece mahkemesince, eksik harç veya giderlerin tamamlanması için verilen bir haftalık kesin süreye rağmen eksiklik tamamlanmamışsa ve bu nedenle ilk derece mahkemesinin verdiği istinaf dilekçesinin reddi kararı istinaf edilmişse, Hukuk Muhakemesi Kanunu m.344’te düzenlenen karar şekli esas alınarak başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verilmelidir[30].
3. ASIL İNCELEME SONUCUNDA VERİLEBİLECEK KARARLAR
İstinaf incelemesi esnasında ön inceleme sonunda eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya asıl incelemeye alınır (HMK m.352/3). Asıl inceleme veya esastan inceleme istinaf aşamasında yapılan tahkikattır[31]. İstinaf incelemesinde tahkikata geçilmeden yukarıda değinilen ön inceleme aşamasının tamamlanmış olması gerekir[32]. Asıl inceleme aşamasında, ilk derece mahkemesinin verdiği karar hem usul hem esas yönünden değerlendirilecek, istinaf başvurusunun haklılığı ve yeniden bir karar verilmesinin gerekli olup olmadığı incelenecektir. İstinaf incelemesi, kamu düzenine aykırılık halleri hariç olmak üzere, tarafların ileri sürdükleri istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılır (HMK m.355). Hâkimin taleple bağlı olması ve aleyhe karar verme yasağı istinaf aşamasında da geçerli ilkelerdir[33].
İstinaf incelemesinde uygulanacak yargılama usulü, aksine hüküm bulunmayan hallerde ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulüdür (HMK m.360). İlk derece mahkemesinde yazılı yargılama usulü uygulanmışsa, istinaf incelemesi aşamasında da aksine hüküm yok ise yazılı yargılama usulü uygulanacaktır. Ancak bunu dilekçelerin verilmesi aşamasından sonraki yargılama aşamalarını kapsar şekilde kabul etmek gerekir. Çünkü istinaf başvuru dilekçesi ve cevap dilekçesi ilk derece mahkemesi önünde gerçekleştir[34]. Ayrıca öğretide, duruşmasız karar verilebilen durumlarda sözlü yargılama aşamasına gerek olmadığı ve duruşma yapılması gereken durumlarda ilk derece yargılamasına uygun olarak tahkikattan sonra sözlü yargılama aşaması yapılması usulüne göre hareket edilmesi gerektiği belirtilmektedir[35].
İstinaf mahkemesi, ön incelemeden sonra esas incelemeye geçmeden önce duruşma yapılıp yapılmayacağına karar vermelidir. Kanunda bu konuda bir sınırlama söz konusu olup buna göre istinaf incelemesi duruşmasız veya duruşmalı olarak yapılmaktadır (HMK m.353). Duruşmasız yapılacak inceleme, ilk derece mahkemesinin usule ilişkin hataları ve usuli bazı kararlar ile işin esasına girilmesine rağmen duruşma yapılmasına gerek olmayan durumlardır[36].
3.1 Duruşmasız Yapılacak Usule İlişkin İnceleme Sonucunda Verilebilecek Kararlar
Duruşma yapılmaksızın incelenebilecek haller Hukuk Muhakemesi Kanunu m.353/1-a maddesinde gösterilmiştir. Bunlar; davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması, ileri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması, mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması, diğer dava şartlarına aykırılık bulunması, mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına karar verilmiş olması, mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması halleridir. Bu şekilde sadece dosya üzerinden bir inceleme yapılarak duruşma yapılması nedeniyle meydana gelebilecek gecikmelerin önlenmesi amaçlanmıştır[37]. Yukarıda sayılan Hukuk Muhakemesi Kanunu m.353/1-a’da düzenlenen hallerde istinaf mahkemesi ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verir. Bu şekilde istinaf mahkemesince duruşma yapılmadan verilen usule ilişkin kararları kesindir ve temyiz edilemez (HMK m.353/a)[38]. Hükümde düzenlenen istinaf mahkemesinin kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine gönderilmesi durumu, m.353/1-a-1’de düzenlenen davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması halinde söz konusu olacaktır. İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak dosyayı o yerde aynı yetkiye sahip bir hâkimin bulunduğu başka bir ilk derece mahkemesine gönderecek, yok ise kendi yargı çevresindeki başka bir ilk derece mahkemesine gönderecektir[39].
İleri sürülmüş hâkimin ret talebinin (HMK m.36) haklı olmasına rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmaya devam etmiş olması halinde, istinaf mahkemesi duruşma yapmaksızın ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına ve dosyanın yargı çevresinde uygun göreceği başka bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verir. Burada değinilmesi gereken husus, hâkimin reddi sebeplerinin kamu düzenine ilişkin olmaması nedeniyle, usulüne uygun bir ret talebinin var olmaması halinde veya olsa dahi bu durumun istinaf sebebi olarak ileri sürülmemiş olması halinde, istinaf mahkemesi tarafından bu konunun re’sen incelenemeyecek olmasıdır[40].
İlk derece mahkemesi tarafından verilen yetkisizlik veya görevsizlik kararı hakkında istinaf yoluna başvurulmuşsa ve istinaf mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu tespit edilerek “istinaf başvurusunun reddine” karar verilmesi halinde dava dosyası, kararı veren ilk derece mahkemesine iade edilir. Bu karar kesindir ve temyiz edilemez (HMK m.362/c). Burada, istinaf mahkemesinin, dosyayı yetkisizlik veya görevsizlik kararı veren ilk derece mahkemesine değil de yetkili veya görevli olduğu belirtilen ilk derece mahkemesine doğrudan göndermesinin usul ekonomisi açısından daha doğru olacağı düşünülebilir. Zira Hukuk Muhakemesi Kanunu m.353/1-a’daki, bölge adliye mahkemesinin dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine karar vereceği hükmünün, dosyanın doğrudan gönderilmesine olanak sağladığı belirtilmiştir[41]. Ancak öğretide, görev ve yetki bakımından bu hükmün uygulanamayacağı, görevsizlik veya yetkisizlik kararının kesinleşmesinden sonra 2 hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurularak gönderme talep edileceğini düzenleyen Hukuk Muhakemesi Kanunu m.20 uyarınca her koşulda kanun yolundan sonra dosyanın başka bir mahkemeye değil (görevsizlik veya yetkisizlik) kararı veren mahkemeye gönderilerek, bu mahkemeye taraflarca yapılacak başvuru sonunda dosyanın doğru mahkemeye gönderilmesinin sağlanması gerektiği belirtilmektedir[42].
İlk derece mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması (HMK m.353/1-a-6) halinde, istinaf mahkemesi duruşma yapmadan delillerin toplanması ve değerlendirilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verir[43]. Duruşma yapılmadan karar verilebilecek diğer durumlar, şekli ve takdire dayanmayan hususlar iken, 7251 sayılı Kanun’la getirilmiş bu hükümdeki durum istinaf mahkemesinin takdirine açıktır. Hal böyle olunca, istinaf mahkemesinin küçük bir temyiz mahkemesine dönüşmesine neden olacağı ve istinaf mahkemesinin gerektiğinde yeniden yargılama yapma ve karar verme işlevine aykırı bir durum yaratacağı açıktır[44].
İstinaf mahkemesi Hukuk Muhakemesi Kanunu m.353/1-a hükmünde düzenlenen ihlallerden birini tespit etmişse artık davanın esasına ilişkin bir karar veremez. İstinaf mahkemesi, usule ilişkin hatalar bakımından tespit edici, denetleyici bir işlev görmekte ve davanın esasını çözen bir karar verememektedir[45]. Dolayısıyla istinaf mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını ortadan kaldırmışsa, yeni bir karar vermeden dosyayı uygun göreceği ilk derece mahkemesine gönderir. Bu gönderme kararı usule ilişkin nihai bir karardır ve tek başına temyiz edilemez. Dosya kendisine gelen ilk derece mahkemesi de bu karar ile bağlıdır ve bu karar doğrultusunda işlem yapmak zorundadır[46].
3.2 Duruşmasız Yapılacak Esasa İlişkin İnceleme Sonucunda Verilebilecek Kararlar
İstinaf mahkemesi tarafından davanın esasıyla ilgili duruşma yapılmadan verilebilecek kararlar Hukuk Muhakemesi Kanunu 353/b maddesinde 3 bent halinde düzenlenmiştir. Buna göre, incelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine; yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında; yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında karar verilirken duruşma yapılmayacaktır. Bu şekildeki duruşma yapmadan davanın esası ile ilgili karar verilebilecek durumlar, “şekli sebepler olup dar olarak anlaşılmalı, tereddüt halinde, adil yargılanma hakkı ihlalinin doğmaması için duruşma yapılması tercih edilmelidir”[47].
Hukuk Muhakemesi Kanunu 353/b maddesindeki düzenlemeye göre ilk halde istinaf mahkemesi, dava dosya kapsamına göre istinaf sebebinin haklı olmadığı, incelemeye konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, bir eksiklik ve yanlışlık olmadığı hususlarını tespit ederse istinaf başvurusunun reddine karar verecektir. Bu hallerde istinaf sebeplerinin haksız olduğu ve ilk derece mahkemesince yapılan yargılamanın ve verilen kararının hukuka uygun olduğu, duruşma yapmaya ihtiyaç olmadan yani dosya üzerinden bellidir[48].
Hukuk Muhakemesi Kanunu 353/b maddesinde düzenlenen diğer halde istinaf mahkemesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında ve duruşma yapmadan karar verebilecektir. Hükümde ikili bir ayırım yapıldığı görülmektedir. İlk seçenekte, yargılamada eksiklik bulunmamakla birlikte kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olup yeniden yargılama yapılmasının gerekli olmadığı haller düzenlenmiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesi kararında bir yanlışlık vardır ve bu yanlışlığın düzeltilmesi dosya üzerinden yapılabilir niteliktedir. Kararın bu nitelikte olabilmesi için ilk derece mahkemesinin yargılamasında bir eksikliğin bulunmaması, maddi vakıaların doğru olarak değerlendirilmiş olması, gereken delillerin toplanmış olması ve ancak hukuki değerlendirmenin hatalı yapılmış olması gerekmektedir[49]. Maddedeki, kanunun olaya uygulanmasındaki hatayı, hukukun olaya uygulanmasındaki hata olarak geniş şekilde yorumlamak gerekir[50]. Örneğin ilk derece mahkemesi yargılamayı doğru olarak yapmış ve gereken delilleri toplamış olmasına rağmen uygulanacak hukuk normunda yanlışlık yapmış olabilir. Bu durumda istinaf mahkemesi tarafından yeniden bir inceleme ve araştırma yapmaya gerek olmaksızın dosya üzerinden eksik hususlar tamamlanacak, yanlışlıklar düzeltilecek, davanın nitelendirilmesi ve hukuk normunun somut olaya uygulanması doğru şekilde yapılacaktır. Bu şekilde istinaf mahkemesinin verdiği karar yeni bir karar olmayıp ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak düzeltilmesidir[51]. Örneğin faizin hatalı uygulanması, vekalet ücretinin veya diğer yargılama giderlerinin yanlış hesaplanarak hükmedilmesi, icra inkâr tazminatına hükmedilmemiş olması gibi durumlarda duruşma yapılmadan ve kararın doğru kısımları ortadan kaldırılmadan hatalı kısımlar düzeltilerek yeniden davanın esası hakkında hüküm kurulacaktır. İkinci seçenekte ise, ilk derece mahkemesi yargılamasında herhangi bir eksiklik yoksa ve neticede verilen karar doğru olmakla birlikte kararın gerekçesi yerinde değilse istinaf mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi korunacak, fakat gerekçedeki eksik veya yanlış husus duruşmasız olarak dosya üzerinden düzeltilmiş olacaktır[52].
Hukuk Muhakemesi Kanunu 353/b maddesindeki son hale göre, yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise istinaf mahkemesi bunları tamamladıktan sonra duruşma yapmadan başvurunun esastan reddine veya esastan kabulüne veya kısmen kabulüne kısmen reddine karar verecektir. Burada bölge adliye mahkemesine geniş bir yetki verilmiş olduğu görülmektedir. Bölge adliye mahkemesi, hangi delilin duruşma yapmadan toplanabilecek ve buna göre karar verilebilecek nitelikte olup olmadığını her durum için ayrı ayrı değerlendirecektir[53]. Örneğin dosyadaki eksik belgenin tamamlanması halinde davanın esası hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilmesi mümkün ise istinaf mahkemesi bu belgeyi getirterek yapacağı inceleme neticesi yeniden esas hakkında bir karar verebilecektir[54]. Fakat belgenin yargılamaya etkisi belirlenirken dikkatli olunmalı, belgenin getirtilmesinden sonra duruşma yapma gereği ortaya çıkarsa ve tarafları dinlemek gerekirse incelemeye duruşmalı olarak devam edilmelidir[55].
3.3 Duruşmalı İstinaf İnceleme Sonucunda Verilebilecek Kararlar
Hukuk Muhakemesi Kanunu m.353’te belirtilen haller dışında istinaf incelemesi kural olarak duruşmalı yapılır (HMK m.356). İstinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını gerektiren hallerde, tarafların duruşma yapılması talebine gerek olmadan re’sen duruşma günü belirlenir ve taraflara tebliğ edilir. Yargılama usulü ve duruşma yapılması konusunda istinaf incelemesine özgü bir düzenleme yok ise ilk derece mahkemesinin yargılama usulü uygulanacak ve duruşmalar buna göre yapılacaktır (HMK m.360). İstinaf mahkemesi tarafından belirlenen ve taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilen duruşma gününe mazeretsiz olarak gelinmemesi halinde, ilk derece mahkemelerindeki gibi dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmez. Tahkikat, duruşmaya katılmayan tarafın yokluğunda devam eder ve mevcut dosya durumuna göre karar verilir (HMK m.358/1).
Bölge adliye mahkemesince duruşmalı olarak yapılan yargılama neticesinde incelenen kararın usul ve esas bakımından hukuka uygun olduğu tespit edilirse, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi, istinaf başvurusunu haksız bulmuş ve ilk derece mahkemesi yargılamasını ve kararını hukuka uygun bulmuş, bir eksiklik ya da yanlışlık tespit etmemiş, ayrıca kamu düzenine aykırı bir husus belirlememiştir. Bu şekilde verilen karar Yargıtay’ın onama kararına benzemektedir[56]. Ancak istinaf mahkemesinin “istinaf başvurusunun esastan reddi” kararına onama kararı demek teknik olarak yanlıştır. Burada anlaşılması gereken, istinaf başvurusu hakkında şekli hususlarda bir eksiklik olmadığından işin esasına girilip istinaf nedenleri incelendiği halde ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğudur[57].
Bölge adliye mahkemesinin esastan ret kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözen teknik anlamdaki bir hüküm olmayıp bu nitelikteki hüküm ilk derece mahkemesi kararıdır. Bu nedenle esastan ret kararının infaz kabiliyeti yoktur[58]. Eğer istinaf başvurusunun kötü niyetle yapıldığı tespit edilmişse Hukuk Muhakemesi Kanunu m.329’da düzenlenen disiplin para cezasına ve arttırılmış vekalet ücretine hükmedilir (HMK m.351). Ayrıca kararda, yargılama giderlerine ve taraflar vekil ile temsil edilmişse vekalet ücretine hükmedilir. İstinaf başvurusunun esastan reddi halinde, karar hakkında Yargıtay’da temyiz yolu açık değilse ilk derece mahkemesi kararı kesinleşir.
Bölge adliye mahkemesince duruşmalı yapılan yargılama neticesinde istinaf başvurusu haklı bulunursa yani ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka aykırı bulunursa, öncelikle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilir. Daha sonra davanın içeriğine göre karar verilecek, eksik veya yanlış bulunan hususlarda yeni bir karar verilecektir[59]. Bu bakımdan Yargıtay’ın bozma kararından farklıdır. Zira Yargıtay esas hakkında inceleme yaparak bir karar veremez[60]. İstinaf mahkemesince ilk derece mahkemesinin kararının ortadan kaldırılması, denetim işlevini; davanın esası hakkında bir karar verilmesi ise yargılama işlevinin bir sonucudur[61]. Bölge adliye mahkemesinin, inceleme sonunda eksik veya yanlış bulduğu konularda vereceği yeni karar “eda, inşai veya tespit” niteliği taşıyabilir. Burada iki tür karar verme olasılığı vardır[62].
İlk ihtimale göre ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın kısmen ya da tamamen kabulü kararı söz konusudur. İstinaf mahkemesi incelemeyi sadece istinaf başvurusunda belirtilen sebeplere göre yapacaktır. Bundan başka, kamu düzenine aykırılık gören istinaf mahkemesi bunu re’sen gözetmekle yükümlüdür (HMK m.355). Burada ilk derece mahkemesi tarafından davanın kısmen ya da tamamen reddine karar verilmiştir. İstinaf mahkemesi ön inceleme sonrası işin esasına girmiştir ve ilk derece mahkemesinin hukuka aykırı kararı ortadan kaldırılarak davanın kısmen ya da tamamen kabulüne karar verilecektir. İstinaf başvurusunda bulunan taraf, ilk derece mahkemesi kararının tamamını değil sadece bir kısmını istinaf konusu etmişse, taleple bağlılık ilkesi gereği sadece istinaf edilen kısım (istinaf edilmeyen kısımda kamu düzeni aykırılık da söz konusu değilse) hakkında ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilecektir[63]. Ancak ilk derece mahkemesi kararının tamamı için istinaf başvurusunda bulunulmuş olsa dahi istinaf incelemesi sonunda sadece hukuka aykırı bulunan kısımlar için karar kaldırılıp yeni bir karar verilecektir[64]. İstinaf mahkemesi tarafından kısmi kabul verilen hallerde, infazda karışıklığa yol açmaması bakımından, hükmün kaldırılan kısmının ve yeni verilen kararın açık ve net bir şekilde belirtilmesi gerekmektedir[65].
Diğer ihtimale göre ilk derece mahkemesi kararının kaldırıldıktan sonra davanın reddine karar verilmesi hali söz konusudur. İlk derece mahkemesi tarafından davanın kısmen ya da tamamen kabulüne karar verildiği hallerde, istinaf mahkemesince ön incelemeden sonra işin esasına girilerek yapılan inceleme sonunda ilk derece mahkemesinin hukuka aykırı bulunan kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen veya tamamen reddine karar verilecektir[66]. İstinaf mahkemesi tarafından bu şekilde verilen kısmi ret ve kabul kararlarında hükmün hangi kısım veya kısımlarının kaldırıldığı ve değiştirildiği hüküm sonucunda açık ve net bir şekilde gösterilmelidir. Aksi halde, hükmün kesinleşmesi ve infazı bakımından tereddütler yaşanabilir[67].
Yukarıda bahsedilen iki halde de istinaf mahkemesi yeniden bir yargılama yapmakta ve ilk derece mahkemesi yerine geçerek karar vermektedir[68]. Ayrıca istinaf incelemesi sonucunda bazı durumlarda ilk derece mahkemesi kararının tamamen kaldırılmasına ve başlı başına yeniden bir karar verilmesine gerek olmayabilir. Bu durumda istinaf başvurusu kabul edilmekte, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmektedir. İlk derece mahkemesinin gerekçesinde, kanunun olaya uygulanmasında, yazı ve hesaplarda hata yapılması durumları buna örnek olarak gösterilebilir[69].
4. İSTİNAF İNCELEMESİ ESNASINDA YARGILAMAYI SONA ERDİREN TARAF İŞLEMLERİNİN YAPILMASI HALİNDE VERİLEBİLECEK KARARLAR
Hukuk Muhakemesi Kanunu m.307 ile m.315 arasında davaya son veren usuli taraf işlemleri düzenlenmiştir. Bunlar, çekişmeli yargıda kural olarak geçerli tasarruf ilkesinin birer sonucu olan davadan feragat, davayı kabul ve sulh düzenlemeleridir. İstinaf aşamasında yani taraflarca ilk derece mahkemesi kararı hakkında istinaf başvurusu yapıldıktan sonra bu işlemlerden biri yapılırsa istinaf mahkemesinin verebileceği kararlar, 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a kadar açıkça Hukuk Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmemişti. Ancak öğretide, ilk derece mahkemesinin verebileceği kararlara benzer kararlar verilebileceği belirtiliyordu[70].
“Feragat ve Kabulün Zamanı” başlıklı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 310.maddesine, 7251 sayılı Kanun ile 2. ve 3. fıkralar eklenmiştir. İlk fıkraya göre, “Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.” Feragat veya kabulün hükümden sonra yapılmasını düzenleyen 2. fıkraya göre, “Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.” Feragat, dosya bölge adliye mahkemesine gönderildikten sonra yapılmışsa “ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve feragat nedeniyle davanın reddine” (ek) kararı verilecek; kısmi feragat halinde ise “feragat edilen kısım için ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına ve bu kısım için davanın reddine” (ek) karar verilerek diğer kısım yönünden istinaf incelemesi yapılacaktır[71]. Davanın davalı tarafından kabulü, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, bölge adliye mahkemesi taraflar arasındaki uyuşmazlığın sona erdiğini tespit edilerek “ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davalının kabul beyanına göre davanın kabulüne” şeklinde (ek) karar oluşturulmalıdır. Sadece talep sonucunun bir kısmı için kabul beyanı söz konusu ise sadece o kısım için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne (ek) karar verilecek, diğer kısımlar için istinaf incelemesi devam edecektir[72]. 3. fıkrada ise temyiz aşamasındaki feragat veya kabul düzenlenmiş olup fıkraya göre, “Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.”
“Sulhun Zamanı” başlıklı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 314. maddesine, 7251 sayılı Kanun ile 2. ve 3. fıkralar eklenmiştir. İlk fıkraya göre, “Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.” Sulhun hükümden sonra yapılmasını düzenleyen 2. fıkraya göre, “Sulh, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince sulh doğrultusunda ek karar verilir.” Sulh halinde davanın nasıl sona ereceği tarafların iradesine göre belirlenir ve taraf iradelerine göre karar verilmelidir. Dosya bölge adliye mahkemesine gönderildikten sonra, eğer taraflar mahkemeye sulh sözleşmesi sunmadan sadece sulhun tespiti yönünde bir talepte bulunurlarsa, bölge adliye mahkemesi bu talebi tutanağa geçirerek sulhun tespitini yapacak ve “davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı” şeklinde bir (ek) karar verecektir. Bu şekilde dava, sulh ile sonuçlanmış olmaktadır. Eğer taraflar sulh sözleşmesi sunarlar ve buna göre bir karar verilmesini talep ederlerse, istinaf mahkemesi sulh sözleşmesi içeriğine göre bir (ek) karar verecektir. Bu durumda taraflar arasındaki dava ve uyuşmazlık, sulh sonucunda mahkemenin esasa ilişkin verdiği nihai bir karar ile sona ermiş olmaktadır[73]. 3. fıkrada ise temyiz aşamasındaki sulh düzenlenmiş olup fıkraya göre “Sulh, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı sulh hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.”
SONUÇ
İstinaf incelemesi, kamu düzenine aykırılıklar hariç istinaf yoluna başvuranın dilekçesinde gösterdiği sebepler ve talep sonucu çerçevesinde yapılır. İstinaf mahkemesi önünde gelen dava dosyasında öncelikle bir ön inceleme yapacaktır. Bu aşamada istinaf başvurusu hakkında asıl incelmeye geçmeye engel olabilecek şekli hususların var olup olmadığı incelenir. Bu şekilde kolaylıkla tespit edilecek temel eksiklikler hakkında zaman kaybetmeden bir karar verilmiş olur. Ön inceleme aşamasında tespit edilebilecek eksikliklere göre istinaf mahkemesi tarafından gerekli karar verilir (HMK m.352/1). Ön inceleme aşamasında bir eksiklik tespit edilmezse esas incelemeye geçilir ve kural olarak esas inceleme duruşmalı olarak yapılmalıdır. Duruşma yapılmadan karar verilebilecek ve sadece usule ilişkin haller Hukuk Muhakemesi Kanunu m.353/1-a hükmünde düzenlenmiştir. Duruşma yapılması ve verilecek kararlar ise Hukuk Muhakemesi Kanunu m.356’da düzenlenmiştir. İstinaf incelemesi aşamasında, Hukuk Muhakemesi Kanunu m.307 ve m.315 arasında düzenlenen yargılamaya son veren taraf işlemlerin yapılması halinde nasıl bir karar verileceği, 7251 sayılı Kanun’un 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe girmesine kadar kanunda düzenlenmemişti. 7251 sayılı Kanun ile feragat ve kabulün zamanını düzenleyen Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 310. maddesine 2. ve 3. fıkralar eklenmiş olup 2. fıkraya göre feragat veya kabul, dosya bölge adliye mahkemesi önündeyken yapılmışsa bu doğrultuda ek karar verileceği belirtilmiştir. Benzer şekilde 7251 sayılı Kanun ile sulhun zamanını düzenleyen Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 314. maddesine 2. ve 3. fıkralar eklenmiş olup 2. fıkraya göre sulh, dosya bölge adliye mahkemesi önündeyken yapılmışsa bu doğrultuda ek karar verileceği belirtilmiştir.
KAYNAKÇA
AKKAYA Tolga: Medeni Usul Hukukunda İstinaf, (Ankara: Yetkin Yayınevi, 2009, 1.Baskı).
ÇİFTÇİ Özgür Murat: Medeni Yargılama Hukukunda İstinaf, (Ankara: Yetkin Yayınları, 2016, 3.Baskı.
GÜNEŞ Şule, “Medeni Usul Hukukunda İstinaf İncelemesi Sonunda Verilebilecek Kararlar ve Sonuçları”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Ankara, 2019.
KURU Baki, AYDIN Burak: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, (Ankara: Yetkin Yayınları, 2020, 4.Baskı).
PEKCANITEZ Hakan, ATALAY Oğuz, ÖZEKES Muhammet: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, (İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2020, 8.Baskı).
PEKCANITEZ Hakan, ÖZEKES Muhammet, AKKAN Mine, TAŞ KORKMAZ Hülya: Pekcanıtez Usul-Medeni Usul Hukuku, (İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2017, 15.Baskı).
TAŞPOLAT TUĞSAVUL Melis, “İstinaf İncelemesi Sonucunda Verilebilecek Kararlar”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Cilt:30, Sayı:134, Ocak 2018, s.313-354.
[1] PEKCANITEZ Hakan, ÖZEKES Muhammet, AKKAN Mine, TAŞ KORKMAZ Hülya: Pekcanıtez Usul-Medeni Usul Hukuku, (İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2017, 15.Baskı), s.2202.
[2] 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Bölge adliye mahkemelerinin görevleri” başlıklı 33. Maddesinin birinci fıkrası: “Adlî yargı ilk derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlamak”; benzer nitelikte m.36/1; benzer nitelikte HMK m.352.
[3] 2 Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2242.
[4] HMK m.354/2 gerekçesi.
[5] PEKCANITEZ Hakan, ATALAY Oğuz, ÖZEKES Muhammet: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, (İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2020, 8.Baskı), s.483.
[6] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.483.
[7] HMK m.352 gerekçesi.
[8] AKKAYA Tolga: Medeni Usul Hukukunda İstinaf, (Ankara: Yetkin Yayınevi, 2009, 1.Baskı), s.241.
[9] TAŞPOLAT TUĞSAVUL Melis, “İstinaf İncelemesi Sonucunda Verilebilecek Kararlar”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Cilt:30, Sayı:134, Ocak 2018, s.330.
[10] KURU Baki, AYDIN Burak: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, (Ankara: Yetkin Yayınları, 2020, 4.Baskı), s.502.
[11] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.484.
[12] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s..2239.
[13] 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 7035 sayılı Kanun ile değişik 35. maddesinin dördüncü fıkrasının, "Gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak bölge adliye mahkemeleri ceza ve hukuk daireleri arasındaki iş bölümü, Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenir." hükmü uyarınca hukuk ve ceza dairelerinin numaraları ile aralarındaki iş bölümünün belirlenmesi hususu, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi tarafından görüşülerek karara bağlanır.
[14] Akkaya, s.319.
[15] GÜNEŞ Şule, “Medeni Usul Hukukunda İstinaf İncelemesi Sonunda Verilebilecek Kararlar ve Sonuçları”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Ankara, 2019, s.55.
[16] Kuru/Aydın, s.502. Ayrıca HMK m.357/2’ye göre; “Bölge adliye mahkemeleri için yetki sözleşmesi yapılamaz”.
[17] Güneş, s.57.
[18] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2239.
[19] Asliye Hukuk, Sulh Hukuk, Aile, Ticaret, Kadastro Mahkemelerinde verilen kararlar için tebliğden itibaren 2 hafta (HMK m.345), İş Mahkemeleri kararları için tebliğden itibaren 2 hafta (7036 Sayılı Kanun m.7), İcra Hukuk Mahkemesi kararları için tefhim veya tebliğden itibaren 10 gün (İİK m.363/1).
[20] Kuru/Aydın, s.494.
[21] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2239.
[22] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s. 2237.
[23] Güneş, s.65-70.
[24] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2239.
[25] Sadece kamu düzenine aykırılık halleri re’sen gözetilir (HMK m.355).
[26] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2239.
[27] Taşpolat Tuğsavul, s.328-329.
[28] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s. 2237; Taşpolat Tuğsavul, s.328-329.
[29] Yargıtay 22.HD.2017/30909 E., 2017/7476 K., 21.12.2017 tarihli kararında; “Her ne kadar ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararına karşı 8 gün içinde gerekçeli istinaf dilekçesi verilmemiş ise de süresinde süre tutum dilekçesi verilmekle artık hukukilik denetimi yapılması gerekmektedir. Nitekim temyize konu bölge adliye mahkemesi kararında kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunun incelendiği görülmekte, bu yöndeki bir inceleme de hukukilik denetiminin yapıldığını göstermektedir. Bu nedenle, başvurunun esastan reddi gerekirken usulden reddi hatalı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.” görüşü belirtilmek suretiyle istinaf dilekçesinde istinaf sebep ve gerekçeleri belirtilmese dahi kamu düzenine aykırılık yönünden yapılacak inceleme neticesi esastan karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. (Çevrimiçi erişim, 28 Aralık 2020: www.sinerjimevzuat.com.tr)
[30] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2239-2240.
[31] Akkaya s.255; Taşpolat Tuğsavul, s.330-331.
[32] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.485.
[33] Taşpolat Tuğsavul, s.321.
[34] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.484.
[35] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2241.
[36] Pekcanıtez/Özekes/Atalay, s.486.
[37] Taşpolat Tuğsavul, s.334.
[38] İstinaf mahkemesinin kesin kararlarına karşı kanun yararına temyiz yoluna başvurulabilir (HMK m.363).
[39] Akkaya, s.329.
[40] Güneş, s.105-106.
[41] Taşpolat Tuğsavul, s.335-336.
[42] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2272.
[43] Kuru/Aydın, s.505.
[44] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.486.
[45] ÇİFTÇİ Özgür Murat: Medeni Yargılama Hukukunda İstinaf, (Ankara: Yetkin Yayınları, 2016, 3.Baskı), s.246; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.475-492.
[46] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2273; Akkaya, s.331; Taşpolat Tuğsavul, s.338.
[47] HMK m.353/b gerekçesi.
[48] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2260; Taşpolat Tuğsavul, s.341; Güneş, s.138.
[49] Güneş, s.139-140; Taşpolat Tuğsavul s.341.
[50] Çiftçi, s.479-480.
[51] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2260-2261.
[52] Taşpolat Tuğsavul, s.342.
[53] Güneş, s.143.
[54] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2261.
[55] Akkaya, s.307; Taşpolat Tuğsavul s.342.
[56] Güneş, s.157.
[57] Taşpolat Tuğsavul, s.345-346.
[58] Çiftçi, s.727.
[59] Güneş, s.159; Taşpolat Tuğsavul, s.346.
[60] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2270.
[61] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2271.
[62] Güneş, s.160; Akkaya, s.314.
[63] Güneş, s.160-161; Taşpolat Tuğsavul, s.348.
[64] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2274.
[65] Çiftçi, s.677-682; Akkaya, s.334-335.
[66] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2274-2275.
[67] Akkaya, s.355.
[68] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.491-492.
[69] Taşpolat Tuğsavul, s.348-349; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.105.
[70] Taşpolat Tuğsavul, s.351.
[71] Özekes/Pekcanıtez/Akkan/Taş Korkmaz, s.2268.
[72] Akkaya, s.337; Taşpolat Tuğsavul, s.350.
[73] Taşpolat Tuğsavul, s.350-351; Akkaya 355; Güneş, s.199, 202.