ANONİM ŞİRKETLERDE PAY DEVRİ SINIRLAMALARI


Hazırlayan

Mustafa Berkant GÜNİNDİ



GİRİŞ

Anonim şirket, şahıs niteliklerinin değil pay niteliklerinin ön planda olduğu bir şirket türüdür. Anonim şirketlerde pay sahibinin ortaklıktan ayrılmasının yolu pay devrinden geçer[1]. Bunun yanında payların devir serbestliği ilkesi gereği payların kolayca devredilebilmesi imkânı, şirket paylarına önemli bir ekonomik değer kazandırdığı gibi uygun görülmeyen kişilerin şirkette söz sahibi olabilmesi gibi bazı sakıncaları da beraberinde getirir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda anonim şirketlerin pay devirlerine ilişkin ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır. Anonim şirketlerin payları hamile yazılı ve nama yazılı paylar olmak üzere ikiye ayrılır. Türk Ticaret Kanunu’nda hamili yazılı pay senetlerinin devri için herhangi bir sınırlama öngörülmemiştir. Nama yazılı payların devrinin sınırlanması ise TTK 490 ve 492. maddeleri arasında düzenlenmiştir.  TTK 493 ve 498. maddeleri arasında, nama yazılı payların borsaya kote edilmiş olup olmamasına göre iki grup halinde konu ayrıntılı olarak düzenlenmiştir    

Çalışmamızda öncelikle anonim şirketlerdeki pay devri ve pay devri serbestisi ilkesi üzerinde durulmuştur. Akabinde söz konusu serbestinin istisnasını oluşturan pay devri sınırlamaları incelenmeye çalışılmış, kanuni pay devri sınırlamaları ve esas sözleşmesel pay devri sınırlamaları açıklanmıştır. Esas sözleşmesel pay devri sınırlamaları, payın borsaya kote edilip edilmediğine göre iki başlık altında ele alınmıştır.

1.     PAY DEVRİ

Anonim şirketin payı senede bağlanmış olabileceği gibi, çıplak olarak yani senede bağlanmadan da kullanılabilir. TTK m.486/3 hükmünde düzenlenen, azlığın istemesi halinde nama yazılı payların senede bağlanması zorunluluğu dışında TTK’da payların senede bağlanmasını zorunlu kılan herhangi bir hüküm yoktur.

Anonim şirketlerde senede bağlı paylar nama yazılı ve hamile yazılı olarak ikiye ayrılır (TTK m.484/1) ve şirketin ne çeşit pay senedi olduğu şirket esas sözleşmesinde gösterilir (TTK m.354/1-e). Hamile yazılı pay senetlerinin çıkarılabilmesi için pay bedellerinin tamamen ödenmiş olması gerekir. Bu şarta uymadan çıkarılan hamiline yazılı pay senedi hukuken geçersizdir (TTK m.484/2). Pay bedelinin ödenmesi, sermaye taahhüdünün yerine getirilmesi anlamında olup nama yazılı paylar için pay bedelinin ödenmesi şeklinde bir zorunluluk yoktur. Pay türlerindeki bu ayrımın pratikteki en önemli sonucu pay devirlerinin farklı usullere bağlı olmasıdır[2].

Hamile yazılı pay senetlerinin devri, senet zilyetliğinin devredilmesi ile mümkündür (TTK m.489). Diğer taraftan nama yazılı pay senetlerinin devri, pay senedinin ciro edilmesi ve senet zilyetliğinin devri ile mümkündür (TTK m.490).  Anonim şirket tarafından henüz pay senedi çıkarılmamış olması pay devrine engel değildir. Anonim şirketin çıplak paylarının devri konusunda hem eski 6762 sayılı TTK’da hem de 6102 sayılı TTK’da bir hüküm bulunmasa da payın devredilebilirliği ilkesi gereğince, çıplak payın da senede bağlanmış paylar gibi serbestçe devredilebileceği, bu devrin eski 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 162 ve devamı (6098 sayılı TBK’daki 183) maddelerine göre alacağın temliki hükümleri çerçevesinde olacağı kabul edilmiştir[3]

2. PAY DEVRİ SERBESTİSİ İLKESİ

Anonim şirketlerde sermayenin paylara bölünmüş olması, doğal olarak bu payların devredilebilir olması sonucunu doğurur. Anonim şirketin en belirgin niteliklerinden biri, pay sahiplerinin, paylarını üçüncü kişilere en kolay şekilde devredebileceği bir şirket çeşidi olmalarıdır[4]. Anonim şirketlerde pay devri serbestliği ilkesi benimsenmiştir. Bu ilke ile pay sahibinin, payını, istediği zaman istediği kişiye bir hukuki işlem yoluyla devretme yetkisine sahip olması anlaşılır[5]. Bu yetki ile pay sahipleri, paylarını, ekonomik olarak değerlendirilebilir ki bu durum menkul kıymet borsalarının ve borsa ticaretinin doğmasını sağlamıştır[6]. Ancak bu serbesti mutlak olmayıp iradi veya kanuni olarak sınırlandırılabilir. Pay devrinin sınırlandırılmasına bağlam adı verilen kavram da kullanılmaktadır[7].  

3.     PAY DEVRİ SINIRLAMALARININ AMACI

Pay devri sınırlamaları (bağlam), kanundan veya esas sözleşmeden kaynaklanabilir. Kanuni sınırlamalar, pay bedellerini güvence altına alma amacı taşıdığı gibi esas sözleşme sınırlamaları yabancılaşmayı önlemeye yardımcı olma amacı taşır[8]. Genel olarak pay devri sınırlamalarının amacı, şirketin ticari faaliyetleri aktif olarak devam ettiği sürece, şirketin amacının gerçekleşmesini engelleyebilecek ya da menfaatlerine zarar verebilecek unsurlardan korumayı sağlamaktır[9].

Anonim şirket alacaklısı, şirket borcu nedeniyle pay sahiplerine başvuramaz (TTK m.329/1). Anonim şirket saf bir sermaye şirketi niteliğinde olduğundan, şirket sermayesi ve malvarlığının korunması için tedbir alınması zorunludur. Dolayısıyla şirkette pay sahibi olacak kimsenin ödeme gücünün olmaması şirket menfaatine aykırıdır[10]. Dolayısıyla kanun koyucu bir tedbir olarak pay bedeli ödenmemiş nama yazılı payların devrini şirketin onayına bağlamıştır (TTK m.491/1).

Bir anonim şirketin kendine özgü bir niteliği mevcut ise bunu korumak için de pay devri sınırlamaları gereklidir. Aile şirketi veya belirli bir meslek grubunun oluşturduğu şirketler buna örnek olarak gösterilebilir[11]. Ayrıca, şirket ortaklarına ikincil yükümlülük getiren şirketler bakımından da şirketin korunması ve devamlılığının sağlanması için pay devri sınırlamaları, yani pay senetlerinin bağlı nama yazılı olarak çıkarılması gereklidir[12]. İkincil yükümlülükler, pay sahiplerine, sermaye taahhüdünden doğan borçtan başka, belli zamanlarda tekrarlanan ve konusu para olmayan edimleri yerine getirme şeklindeki yükümlülükleridir (TTK m.480/4)[13].

Pay devri sınırlamalarının bir diğer amacının, şirketi yabancılaşmaya karşı koruma olduğunu belirtmiştik. Şirket paylarının, rakiplerin veya spekülatörlerin eline geçmesini önlemek ya da yabancı ülke kişilerinin eline geçmesini önleyerek şirketin ulusal niteliği korumak amacıyla pay devri sınırlamaları getirilebilmektedir[14].

4.     PAY DEVRİ SINIRLAMALARI ÇEŞİTLERİ

Yukarıda belirtildiği üzere hamile yazılı pay senetleri zilyetliğin devri ile kolay bir şekilde bir devredilebilir ve bu devirler şirket bünyesinde takip edilemediği gibi sınırlandırılması da mümkün değildir. Nama yazılı pay senetleri bakımından ise durum farklıdır. Nama yazılı pay senetlerinin devri bakımından hem kanundan hem de şirket esas sözleşmesinden kaynaklanan sınırlamalar mevcuttur. Bu iki çeşit sınırlama haricinde, öğretide, borçlar hukuku sözleşmeleri ile de pay devrinin nisbi yani sadece devreden ve devralan arasında hüküm doğuracak şekilde sınırlamaya tabi tutulabileceği belirtilmektedir[15]. Ayrıca esas sözleşme ile kanunda öngörülenden daha ağır sınırlamalar getirilemez.   

4.1    Kanuni Sınırlamalar

Anonim şirketlerdeki nama yazılı payların serbestçe devredilebilmesi ilkesinin kanunda öngörülen tek istisnası TTK m.491 hükmüdür. TTK’nın “Kanuni Sınırlama” başlıklı 491. maddesinin 1. fıkrasına göre taahhüt edilen nama yazılı payların bedeli tamamen ödenmemiş ise bu paylar ancak şirketin onayı ile devrolunabilir[16]. Kanuni bu sınırlamanın (kanuni bağlam) temel amacı, şirket sermayesini ve şirket alacaklılarını korumaktadır[17]. Emredici nitelikteki bu hükmün esas sözleşme ile kaldırılması mümkün değildir. Onaysız yapılan devir işlemi hukuken geçersizdir ve bu durum anonim şirkete karşı pay sahipliğinin kazanılmasına engel olduğu gibi pay mülkiyetinin geçmesini de engeller[18]. Buna karşın şirket, keyfi olarak pay devrine onay vermeyi reddedemez. Ayrıca nama yazılı payın bedelinin ödenmemiş olması şirkete doğrudan onayı reddetme hakkı da vermez. Şirket, söz konusu payları devralan kişinin, ödeme yeterliliğinin şüpheli olması veya şirket tarafından istenen teminatı vermemiş olması halinde onay vermeyi reddedebilir (TTK m.491/2).  Şirket, teminatı keyfi olarak talep edemeyecek olup ancak devralanın ödeme gücü ve dürüstlüğü hakkında şüphe duyarsa teminat isteyebilecektir[19]. Devralanın ödeme gücündeki şüphe, gelecekte yapılacak muhtemel sermaye artışlarını da kapsar[20]. TTK m.491/2’deki iki durumdan biri gerçekleşmişse şirket, bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı pay devri onayını reddetme yani pay devrini pay defterine işlemekten kaçınma hakkına sahip olacaktır. Aksine keyfi hareket edilmesi, kanuna ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder[21]. Şirketin onay verme yetkisi yönetim kurulu tarafından kullanılır[22].

TTK’nın 491. maddesinin ilk fıkrası ile kanuni sınırlama kuralı getirildikten sonra aynı fıkrada bu kuralın istisnası da düzenlenmiştir. Buna göre nama yazılı pay senetlerinin devri, miras, mirasın paylaşımı ve eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebri icra yoluyla gerçekleşmişe devir için şirketin (anonim şirket yönetim kurulunun) onayına gerek yoktur. Bu istisna için TTK m.493’te borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylar bakımından bir ayrıcalık mevcuttur. TTK m.493/4’e göre eğer borsaya kote edilmemiş nama yazılı pay, TTK m.491/1’de sayılan istisnai yollardan biriyle iktisap edilmişse, şirket, payları edinen kişiye payın gerçek değerini ödemeyi teklif ederek payın devrine engel olabilir. Taraflar, payın gerçek değeri üzerinde anlaşamazlarsa TTK m.493/5’e göre payın değeri mahkeme tarafından belirlenir.

4.2    Esas Sözleşmesel Sınırlamalar

TTK m.339’da şirket esas sözleşmesinde bulunması gerekli asgari unsurlar düzenlenmiştir. Maddenin 2. fıkrasının d bendinde göre, paylarla ilgili devir sınırlamalarını öngörülecekse bunların esas sözleşmeye yazılması gerektiği belirtilmiştir. Hüküm, esas sözleşme ile pay devri sınırlaması getirilebilmesinin yasal bir dayanağıdır. Aynı zamanda TTK m.492 hükmü pay devirlerinin esas sözleşme ile sınırlandırılabilmesine imkân tanır. Bu şekilde esas sözleşme ile yapılan sınırlamaya esas sözleşmesel bağlam da denir. Buna göre kanuni sınırlamanın (kanuni bağlam) kurallarının yanında, nama yazılı payların devredilmesi, şirket esas sözleşmesi altında düzenlenecek hükümlerle şirket onayına bağlanabilir. Dolayısıyla anonim şirkette nama yazılı payın devrinde sadece kanuni veya esas sözleşmesel sınırlama söz konusu olabilir. Böylelikle bedeli tamamen ödenmiş payların devredilmesi de şirket onayına tabi tutulabilecektir. Bunun dışında örneğin genel kurul kararıyla bir sınırlama veya şirket dışı herhangi bir kişi veya organın onayına bağlı bir sınırlama getirilmesi mümkün değildir[23]. TTK m.492/1’e göre esas sözleşme ile nama yazılı pay devri şirket onayına bağlanırken, söz konusu payın borsaya kote olup olmasının bir önemi yoktur. Borsaya kote edilmemiş nama yazılı pay söz konusu olsa ve bu payın devri için kanuna uygun bir esas sözleşmesel sınırlama getirilmiş olsa dahi bu sınırlama, herhangi bir konuda çıkacak boşluğu sınırlama yönünde dolduracaktır[24]. TTK m.492/2 gereğince pay üzerinde intifa hakkı kurulurken de sınırlama geçerli olacaktır. Şirket bu şekilde, pay sahibi olmasını istemediği kişinin intifa hakkı yoluyla (intifa hakkı sahibi oy hakkını haiz olduğu için) şirket kararlarına müdahale etmesini önlemiş olacaktır[25]. TTK m.492 son fıkrasında ise anonim şirketin tasfiyeye girmesi halinde esas sözleşme ile payın devrine getirilmiş sınırlamaların tümünün düşeceği düzenlenmiştir. Zira tasfiyeye girmiş bir şirket yönünden, serbestçe devir ilkesinin sınırlandırılmasını haklı gösteren sebepler ortadan kalkmaktadır[26].

Türk Ticaret Kanunu’nda borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylar ve borsaya kote edilmiş nama yazılı paylar hakkındaki esas sözleşmesel devir onayının ret sebepleri ayrı maddelerde düzenlenmiştir.

4.2.1   Borsaya Kote Edilmemiş Nama Yazılı Payların Devrinin Sınırlandırılması

Türk Ticaret Kanunu’ndaki “borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylar” terimi ile borsada işlem görmeyen nama yazılı paylar yani Sermaye Piyasası Kanunu’nun 68/1 maddesinde ifade edilen “borsa kotuna alınmamış nama yazılı paylar” kastedilmektedir[27]. Anonim şirketin çıkarmış olduğu nama yazılı paylar, anonim şirket halka açık olmadığı için veya halka açık olmasına rağmen borsa ticaretine başvurmadığı için ya da başvurusu reddedildiği için borsa kotuna alınmamış olabilir[28].

TTK m.493 borsaya kote edilmemiş nama yazılı payların devrine ilişkin esas sözleşmeye dayanan ret sebeplerini düzenlemektedir. TTK m.493/1’e göre esas sözleşmede pay devri sınırlaması öngörülmüş ise bu sınırlama önemli bir sebebe dayanmalıdır. Bu durumda belirtilen önemli sebepler TTK 493. maddesindeki 2 ve 3. fıkralar altında, pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri; şirketin işletme konusunun korunması; işletmenin ekonomik bağımsızlığının muhafaza edilmesi ya da devralanın payları kendi adına ve hesabına aldığını açıkça beyan etmekten kaçınması şeklinde örneklendirilmiş fakat sınırlayıcı bir sayım yapmaktan kaçınılmıştır. Önemli sebepler sınırlı sayı prensibine göre sayılmamış olsa da önemli sebebin hukuka uygun olup olmadığını tespit etmeye yarayan ölçüler sınırlı sayıda olup anonim şirketin bir başka geçerlilik temeli üzerinden önemli sebep öngörmesi mümkün değildir[29]. Anonim şirket payını devreden ve devralan kişiler, esas sözleşmeye baktığında devrin şirket (yönetim kurulu) tarafından reddedilebilir nitelikte olup olmadığı hakkında kanaat sahibi olmalıdır. Bu nedenle ret sebepleri açık ve somut bir şekilde gösterilmeli, sadece kanuna atıfla veya “önemli sebepler” gibi soyut bir ifadeyle yetinilmemelidir[30].

TTK m.493/1’deki önemli sebebin yanında ayrıca şirket, uygun görmediği pay devrini onaylamaktan, payları başvurma anındaki gerçek değeriyle kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek de kaçınabilir.  Devri engelleyen bu araç, uluslararası uygulamada ve öğretide escape clause (kaçış, kurtuluş klozu) diye anılmakta olup bu aracın kullanılabilmesi için esas sözleşmede hüküm bulunmasına gerek olmadığı gibi haklı bir neden de ileri sürülmesi gerekmez[31]. Şirketin TTK m.493/1’e göre yaptığı devralma teklifi, devralan tarafından reddedilemez ancak devir için teklif edilen ücreti reddedilebilir. Bu uyuşmazlığı ortadan kaldırmak için düzenlenen TTK’nın 493. maddesinin 5. fıkrasına göre devralan, gerçek değerin tespiti için mahkemeye başvurabilir. Hükme göre, şirket merkezindeki asliye ticaret mahkemesi davayı görecek olup karar tarihine en yakın tarihteki değeri esas alacaktır. Değerleme giderleri şirket tarafından karşılanır. Devralan, gerçek değeri öğrendikten sonra bir ay içerisinde bu fiyatı reddetmez ise şirketin devralma teklifini kabul etmiş sayılır (TTK m.493/6).

TTK m.493/4’te anılan, miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebri icra gereği iktisap hallerinde anonim şirket kural olarak onay vermekle yükümlüdür. Ancak şirket, söz konusu payları gerçek değeri üzerinden almayı teklif ederek onay vermeyi reddedebilir.

TTK m.493/7’de esas sözleşme ile devredilebilirlik şartlarının ağırlaştırılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Aksi durum, anonim şirketin temel yapısına ve payların serbestçe devredilebilme ilkesine aykırılık teşkil eder[32]. Esas sözleşmeye yazılacak hükümlerle getirilebilecek devir yasağının kapsamı sınırlı sayıdadır. Zira serbestçe devir genel kuralı TTK m.490’da ve bu kuralın istisnası TTK m.493’te açık olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla esas sözleşmede, kanunda sayılanlar dışında devir için başka ret sebepleri öngörülemez. Bununla birlikte esas sözleşmede belli pay sahipleri lehine öncelik ve önalım haklarının maddi etki doğuracak biçimde tanınması mümkün değildir[33]. Bu bakımdan bu çeşit hakların tanındığı esas sözleşme hükümleri, usulüne uygun tescil ve ilan edilse dahi şirket için bağlayıcı değildir ve üçüncü kişilere karşı veya üçüncü kişiler tarafından ileri sürülemez[34].

TTK m.493/3’e göre anonim şirket, devreden kişiden, devralanın payları kendi adına ve hesabına aldığını açıkça belirten bir beyan sunmasını isteyebilir. Bu şekilde, tarafların muvazaalı işlemlerle anonim şirketin ileri sürebileceği haklı bir sebebi aşmaları yani ikinci fıkranın dolanılmasının engellemesi amaçlanmıştır[35]. Zira şirkette pay sahibi olamayacak üçüncü kişiler, başka kişiler aracılığıyla şirkette pay sahibi olma yoluna gidebilirler. Şirket, kendisine sunulan beyanın sonradan doğru olmadığını anlamışsa, ilgililerin de görüşlerini almak suretiyle pay defterindeki kaydı kendiliğinden silebilir[36].

TTK m.494/1’de payların devriyle hakların geçişi düzenlenmiştir. Hükme göre, borsaya kote edilmemiş nama yazılı payın devrine şirket tarafından onay verilinceye kadar veya hiç onay verilmezse söz konusu payların mülkiyeti ve paylara bağlı olan tüm haklar devredende kalır. Durum böyle olunca devir sözleşmesi salt taraflar arasında hüküm ve sonuç doğuracaktır[37]. Bu kuralın istisnası oluşturan 2. fıkrada nama yazılı payların, miras, mirasın paylaşımı, eşler arası mal rejimi hükümleri veya cebri icra yoluyla geçmesi halleri düzenlenmiştir. Bu hallerden biriyle nama yazılı payın devrinden kaynaklanan malvarlığına ilişkin haklar derhal; genel kurula katılma haklarıyla oy hakları ise ancak şirketin onayı ile birlikte devralana geçer.  Şirket onay vermediği sürece söz konusu haklar eski malikte kalır. Anonim şirket TTK m.492/2 hükmü uyarınca adı geçen payları alma teklifinde bulunur ise hem mülkiyet hem de hisse senetlerine bağlı hakların tamamı şirkete geçer[38].

TTK m.494/3 ile şirketin kararını vermesi için üç aylık bir süre öngörülmüştür. Bu süre içinde, pay devrinin onaylanmasına ilişkin istemi şirket reddetmemişse veya haksız ret kararı vermişse şirket istemi onaylamış sayılır. Haksız ret kararı iddiasıyla dava açılabilecek olup mahkemeden reddin iptaline ve devralanın pay defterine kaydının yapılmasına karar verilmesi talep edilecektir. Bu dava usul hukuku açısından eda ve inşai dava niteliğindedir[39].        

4.2.2   Borsaya Kote Edilmiş Nama Yazılı Payların Devrinin Sınırlandırılması

Borsaya kote edilmiş nama yazılı payların devrine ilişkin sınırlamalar, borsaya kote edilmemiş nama yazılı payların devrine ilişkin sınırlamalara göre daha dardır[40]. Aslına bakılırsa borsada işlem gören şirketler, kural olarak pay devirlerinin sınırlandırılmasına ihtiyaç duymazlar. Ancak istisnai de olsa bu sınırlamaya ihtiyaç duyulabilmesine istinaden kanunda buna ilişkin hükümler düzenlenmiştir[41].

TTK m.495/1 uyarınca nama yazılı payları borsaya kote edilmiş anonim şirket esas sözleşmesinde, payları iktisap eden kişinin pay sahibi olarak tanınmayacağına ilişkin bir hüküm kural olarak konulamaz. Ancak 495. maddede sayılan iki sebepten birine dayanılarak devralanın pay sahipliği tanınmayabilir. İlk olarak, esas sözleşmede, anonim şirketin sermayesi esas alınarak yüzdesel bir üst sınır öngörülmüş ise bu sınırın aşılması halinde devralanın pay sahipliği tanınmayabilir (TTK m.495/1). Örneğin esas sözleşmede, şirket sermayesinin yüzde ikisini aşan iktisapların pay defterine kaydedilmeyeceği hükmü öngörülebilir[42]. Esas sözleşmede, gerçek kişiler ve tüzel kişiler için farklı yüzdesel sınırlar da getirilebilir[43]. Hüküm, nama yazılı pay senetlerinin borsaya kote edildiği ve pay senetlerinin borsadan alındığı durumlarda uygulama alanı bulur. Borsa dışında iktisap halinde ise TTK m.497 uygulanır[44]. TTK m.495’te sayılan ikinci sebep ikinci fıkrada düzenlenmiştir. Fıkraya göre, şirket tarafından talep edilmiş olmasına rağmen devralanın, payları kendi ad ve hesabına aldığını açıkça beyan etmemesi halinde şirket, devre konu payların deftere kaydını reddedebilir. İkinci fıkradaki bu hüküm, borsada başkası adına veya hesabına yapılacak alımlarla ilk fıkradaki kuralın dolanılmasını önlemek amacıyla getirilmiştir. Esas sözleşmede hüküm bulunmasa dahi bu fıkraya göre ret sebebi ileri sürülebilecektir[45].

Borsaya kote edilmiş nama yazılı paylar, miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra yoluyla iktisap edilmişlerse, devralanın pay sahibi sıfatı almasını yani iktisabın pay defterine kayıt isteği reddedilemez (TTK m.495/3). Bu hallerden birine göre iktisap hali söz konusu ise yüzdesel veya diğer sınırlamalar geçerliliği yitirir[46].

TTK m.498’e göre şirket, devralanın, pay sahibi olarak tanınma talebi hakkında talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde olumlu veya olumsuz bir karar vermelidir. Bu süre içinde talep reddedilmezse devralan, pay sahibi olarak tanınmış sayılır. Hükümde talebin ne şekilde yapılacağı öngörülmemiştir. Ancak talep tarihini ispat açısından yazılı olarak yapılması yerinde olacaktır[47].

Şirket, devralan kişin pay sahibi olarak tanınma talebini reddederse, devralan tarafından şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde dava açılabilir. Mahkeme tarafından reddin hukuka aykırı olduğunun tespitine karar verilir ve bu karar kesinleşirse, kesinleşme tarihinden itibaren şirket, devralana, oy hakkını ve buna bağlı hakları tanır (TTK m.497/4). Fıkranın devamına göre, şirket kusursuz olduğunu ispat edemezse, devralanın ret sebebiyle uğradığı zararları gidermekle yükümlü olacaktır. Hüküm ile kusursuzluğun ispatı şirkete bırakılmış olmakla ispat yükü yer değiştirmiştir[48]

SONUÇ

Anonim şirketlerde pay devrinde genel kural pay devrinin serbestliğidir. Ancak şirketin devamlılığını ve yapısını korumak için nama yazılı payların devri sınırlandırılabilir. Türk Ticaret Kanunu’nda bağlam adı da verilen bu sınırlamalar düzenlenmiştir. Aslında kanun koyucu, pay devri sınırlamalarını belli şartlara bağlayarak pay devri serbestisi ilkesinin ortadan kaldırılmasını önlemek istemiştir. Fakat bazı durumlarda örneğin şirketin yabancılaşmasını engellemek amacıyla sınırlama hükümlerine izin veren Türk Ticaret Kanunu, bunun ancak kanundan kaynaklanan şekliyle veya esas sözleşme hükümleri ile yapılmasını öngörmüştür. Kanuni sınırlamanın (kanuni bağlamın) bağlamın temel amacı, şirket sermayesini ve alacaklıları korumaktır. Kanuni sınırlama kurallarının yanında, nama yazılı payların devredilmesi, şirket esas sözleşmesi altında düzenlenecek hükümlerle şirket onayına bağlanabilir. Türk Ticaret Kanunu’nda esas sözleşme ile getirilecek nama yazılı payların devri sınırlamaları, borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylar ve borsaya kote edilmiş nama yazılı paylar hakkında ayrı maddelerde düzenlenmiştir. 

KAYNAKÇA

ARSLAN İbrahim: Şirketler Hukuku Bilgisi, (Konya: Mimoza Yayınları, 1999, 4.Baskı).

BOZKURT Tamer: Anonim Şirketlerde Pay Devrinin Sınırlandırılması, (İstanbul: On iki Levha Yayınları, 2016).

DOMANİÇ Hayri: Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, (İstanbul: Temel Yayınları, 1988).

İNCESU Elif Bilge: “Anonim Şirketlerde Payın Devri ve Bağlam”, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt:93, Sayı:6, Kasım 2019, Sayfa:124-138.

KARASU Rauf: Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Anonim Şirketlerde Emredici Hükümler İlkesi, “Emredici Hükümler”, (Ankara: Yetkin Yayınları, 2009).

KARASU Rauf: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Nama Yazılı Payların Devrinin Sınırlandırılması”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:12, Sayı:1-2, 2006, Sayfa:127-147.

PULAŞLI Hasan: Bağlı Nama Yazılı Pay Senetleri, (Ankara: Dayınlarlı Yayıncılık, 1992).

PULAŞLI Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, “Şirketler Hukuku”, (Ankara: Adalet Yayınevi, 2011, C.2).

SEVİ Ali Murat: Anonim Ortaklıkta Payın Devri, (Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2014).

TEKİNALP Ünal: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, (İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2015).

TURGUT Duygu: “Anonim Şirketlerde Pay Devirlerine İlişkin Sınırlamalar”, (Çevrimiçi Erişim: 08.02.2021, https://tokkder.org/tokkder-dergi/3846).

UZEL Necdet: Anonim Ortaklıklarda Esas Sözleşmesel Bağlam, (İstanbul: On iki Levha Yayınları, 2013, 1.Baskı).



[1] Tamer BOZKURT: Anonim Şirketlerde Pay Devrinin Sınırlandırılması, (İstanbul: On iki Levha Yayınları, 2016), s.5.

[2] Duygu TURGUT: “Anonim Şirketlerde Pay Devirlerine İlişkin Sınırlamalar”, (Çevrimiçi Erişim: 08.02.2021, https://tokkder.org/tokkder-dergi/3846).

[3] Hayri DOMANİÇ: Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, (İstanbul: Temel Yayınları, 1988), s.1325; Hasan PULAŞLI: Şirketler Hukuku Şerhi, “Şirketler Hukuku”, (Ankara: Adalet Yayınevi, 2011, C.2), s.1261. 

[4] İbrahim ARSLAN: Şirketler Hukuku Bilgisi, (Konya: Mimoza Yayınları, 1999, 4.Baskı), s.138.

[5] Bozkurt, s.5.

[6] Ünal TEKİNALP: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, (İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2015), s.149.

[7] Ali Murat SEVİ: Anonim Ortaklıkta Payın Devri, (Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2014), s.55.

[8] Tekinalp, s.150.

[9] Hasan PULAŞLI: Bağlı Nama Yazılı Pay Senetleri, (Ankara: Dayınlarlı Yayıncılık, 1992), s.234.

[10] Elif Bilge İNCESU: “Anonim Şirketlerde Payın Devri ve Bağlam”, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt:93, Sayı:6, Kasım 2019, S.125.

[11] Pulaşlı, s.119.

[12] İncesu, s.126.

[13] Aynı amaçla, Bankacılık Kanunu ve Finansal Kiralama, Faktöring ve Finansman Şirketi Kanunu gibi çeşitli özel kanunlarda pay senetlerinin nama yazılı olarak çıkarılması zorunlu tutulmuştur.

[14] İncesu, s.126.

[15] İncesu, s.127.

[16] Öğretide, onayın sonradan da TBK’daki borcun nakli hükümlerine göre verilebileceği belirtilmektedir. Bozkurt, Tamer. “Anonim Şirketlerde Pay Devrinin Sınırlandırılması”, İstanbul 2016, s.17.

[17] İncesu, s.128.

[18] Bozkurt, s.17.

[19] TMK m.491/2 gerekçesi.

[20] Tekinalp, s.151

[21] TMK m.491/1 gerekçesi.

[22] İncesu, s.127.

[23] Rauf KARASU: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Nama Yazılı Payların Devrinin Sınırlandırılması”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:12, Sayı:1-2, 2006, s.133-134.

[24] Tekinalp, s.151.

[25] Karasu, s.134.

[26] TTK m.492/3 gerekçesi.

[27] İncesu, s.132.

[28] Tekinalp, s.151.

[29] Necdet UZEL: Anonim Ortaklıklarda Esas Sözleşmesel Bağlam, (İstanbul: On iki Levha Yayınları, 2013, 1.Baskı), s.233.

[30] Rauf KARASU: Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Anonim Şirketlerde Emredici Hükümler İlkesi, “Emredici Hükümler”, (Ankara: Yetkin Yayınları, 2009), s.124.

[31] TTK m.493/1 gerekçesi.

[32] Karasu, “Emredici Hükümler”, s.125.

[33] Karasu, “Emredici Hükümler”, s.125.

[34] Karasu, s.138.

[35] TTK m.493/3 gerekçesi.

[36] Pulaşlı, s.173.

[37] Karasu, s.139.

[38] TTK m.494/2 gerekçesi.

[39] Tekinalp, s.159.

[40] İncesu, s.135.

[41] İncesu, s.140.

[42] Karasu, s.140.

[43] Tekinalp, s.157.

[44] TTK m.495/1 gerekçesi.

[45] TTK. M.495/2 gerekçesi.

[46] Karasu, s.141.

[47] Karasu, s.142.

[48] TTK m.497/4 gerekçesi.